Gılgameş, Yazılı İlk Destan, Kürt Destanı


Destan, ‘herşeyi görmüş olan’ diye başlar. 12 bölümden oluşsa da son bölümün, destanın ritmine uymadığı ve sonradan eklendiği yönünde değerlendirmeler var ancak aynı dönemde geçtiği ortak yorumdur. Bu özelliğinden dolayı araştırmacılar bu bölümü ilk yazıtlarda yayınlamamışlar, destana bütünlük kattığı için son zamanlardaki kitaplara almışlardır. Burada geçen ruh, ölümden sonra dirilme ve cezalandırmalar tartışılmaktadır. Gılgamış yeraltı tanrısı ile bunları konuşur ve Enkidu dirilir.

 

Batılı araştırmacılar destanı ilk çözdüklerinde büyük bir şaşkınlığa uğradılar. Çünkü Kitab-ı Mukkades’te anlatılan tufan hikayesi , Nuh’un Gemisi, seçilen canlılar neredeyse birebir aynısı idi. Oysa inanışlarında bunun öncesi olmadığı yazılıydı.

 

“Gemimiz hızla saplanmıştı Nemrut Dağı’nın yanına,

Daha sonraki kuşları, dört bir yana saldım dünyanın”

 

Gılgamış Destanı (M.Ö.1250), Kürt şair Sin Leqe Uninni tarafından Kürtlerin ilk atalarından Kassit dilinde yazılmıştır. Destanda bahsedilen geniş sedir ormanları, Zagros Dağları’na denk düşmektdir. Destanın üzerine kurulduğu Enkidu, ormanda yaşarken Gılgamış tarafından şehre indiriliyor. Bu orman Zagros Dağları’ndadır. Enkidu’nun da destanın da Kürt oluşunu buradan görebiliriz.

 

Bilindiği gibi  destanda, savaşılan karakterler de sık ormanlarda yaşıyor. O dönem tek ormanlık bölge Uruk’a yakın olan Zagroslar’dır. Zagroslar tarihten günümüze Kürt yurdudur. Kimi kaynaklar bunun M.Ö 2000 yılları olduğunu yazar.

 

Kürtlerin ataları ilk kullananlar olması dışında; Asur, Babil, Sümerler ve Akad’ların kullandığı çivi yazısı İbranice ve Arapça’nın tersine, Latin alfabesi gibi soldan sağa okunur. Kürtlerin mitolojik atalarından olan Gutiler, Kassitler’den önce tarihte varolmuşlardır. Gutiler, Sümerler’den önce çivi yazısını kullanmışlardır. Bu tarih M.Ö 3000 yıllarına denk gelir. Gutiler’den, Kassitlere onlardan Mittani, Hurri ve Medlere gelinceye kadar Kürt toplumu arasında hiçbir kesinti olmamış, sadece yönetimler ve buradan hareketle isimler değişmiştir.

 

Ali Şeriati, “Ortadoğu kültürünün temellerini Pers kültürü, Pers kültürünün temellerini de Kürt kültürü oluşturur” diyor.

 

Metin üçüncü ağzından anlatılır. Bu yıllarda tarihsel ve efsanevi kişi yazınının yerini hayali otobiyografi yazarları alsa da destanın yazarı ve derleyicisi konusunda fazla şüphe yoktur. Destan, Güney Mezopotamya’nın Uruk şehri ve onun hükümdarı olan Gılgamış’ın, Enkidu ile arkadaşlığı ve Gılgamış’ın ölümsüzlük bitkisini aramasını hikaye ediyor.

 

Yaratılış, ilk günah ve cennetten kovulma benzerlikleri yeni dinlerde oldukça tartışma yaratmış, şüpheler uyandırmıştır. Böylece bu ‘semavi dinlerin’ kaynak, öykü ve referanslarının, neredeyse ayrıntılar dışında, Zerdüştiliğin, Avesta kitabında ve Gılgamış destanından alındığı görülmektedir. Bunun dışında mitolojik kahramanlar ve doğaüstü güçler ile tanımları bakımından ise; İlyada’ya kaynaklık ettiği yorumları genel kabul görüyor.

 

Tanrı, tanrıçalar ve görevleri ayrı ayrı tanımlanmıştır. Ninsun anatanrıça, Gılgamış’ın annesi, babası ise Lugabanda. Shambat oldukça tartışmalı bir karakter. Enkidu’yu vahşi ortamdan eğitimle ve cazibesi ile alıyor ve yerleşik kent  yaşamına katılmasını sağlıyor. Shamash; güneş tanrısı, Sin; ay tanrısı ve ormanın, kötülük koruyucusu Humbaba ile savaşları önemli yer tutuyor.

 

Şiirsel bir yanı da var:

 

“İnsanı yarattığında tanrılar,

Ölümü verdiler ona,

Sonsuz yaşamıysa kendilerine ayırdılar.”

 

Siduri öğütleri ile Gılgamış’ı tanrısallık ve ölümsüzlük umutlarınlarından vazgeçirip, insani varoluşu kabullenmeyi öğretiyor. Gılgamış ölümsüzlüğü kabullenmiyor ve ölümsüzlük bitkisini aramaya gidiyor, bulduğunda ise yılana kaptırıyor. Sonuçta mutluluğu tanrılarda değil, halkla birlikte yaşamda buluyor. Bu keşif yolculuğunun son zamanına denk geliyor. Destanın bileşeni annesi, Gılgamış’ın rüyasını yorumlaması ve sonuçta kavgalı bir tarzda Enkidu’yu bularak, arkadaş-kardeş olması ve Enkidu’nun ölümü etrafında şekilleniyor. Enkidu ile kutsal sedir ormanı koruyucusu Humbaba’yı, sonra cennet boğasını alt ederler.

 

Bütün bu belalar kendisini redden zevk düşkünü İştar’ı Gılgamış’ın reddetmesi ve İştar’ın, gök tanrısı ve babası, Anuyu bunların üzerine göndermesi üzerine oluşur: “Cennet boğasını bırak bunları ezsin” diyor. Fakat Enkidu ile Gılgameş boğayı yeniyor.

 

“Gidip yıkadılar kanlı ellerini

Bağışlayıcı bir nehirde,

Derinlerinde sonsuz Fırat duruyordu, hiç değişmeden.”

 

Bu savaşların sonunda düşmanlar cezalandırılır, fakat Enkidu aldığı yaralar sonucu ölür. Bu ölüm Gılgamış’ı tarifsiz üzer ve ölümsüzlüğü arama fikri buradan gelişir. Bunun için karısı ile büyük tufandan kurtulan tek kişi olan Utnapişhtimi arar. Utnapişthtimi’nin kayıkçısı, cennetin yolunu bilen, Urshaabi’den yardım ister.

 

Kayıkçı Gılgamış’ı Utnapishtim’e götürür. Tanrı tufanı anlatır. Ölümsüzlük otunun yerini söyler. Sonsuz yaşamın sırrını biliyor çünkü büyük tufandan tek kalan O’dur.  Bu yolculuk ve tasvirler başlı başına bir destandır. Cennet tarifi ve ruhlar anlatımı sanki yeni dini kitaplardaki gibidir. Dönüşte uykuya daldığında yılan ölümsüzlük otunu çalar ve yılan ölümsüzleşir. Adem ile Havva’da da yılan onları kandırır. Ölümsüzlülüğü kaybeder ama Gılgamış yeni, halka yakın bir kişilikle döner.

 

Tarihte, Enkidu’yu şehre çeken Shambat ile Enkidu, Gılgamış ilişkisi çeşitli boyutlarda tartışılmış ve benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır. Shambat için kutsal tapınak, Zigurat rahibesi veya Eros, aşk tanrıçası benzetmeleri yapılmıştır.

 

Tufan anlatımı, Enlil bu tufanın yaratıcısı tanrının adı ve ayrıntıları 11. tablette betimlenmiştir. Bu dönüşüm acaba 11. tez düşüncesini oluşturmuş mudur? Bütün dinleri ve kültürleri etkileyen bu destanın,  11. tez düşüncesinin sahibini etkilememesi için hiçbir neden yok. Sidari, öğütcü, bir dengbej gibi anlatıyor. Aruru yaratışın büyük tanrıçası. Enkidu’nun yaratılışı da bir benzerlik çağrıştırıyor. Anu’nu, tanrıların babası, Uruk’un koruyucusu isteği üzerine, Aruru, Enkidu’yu, Gılgamış’a arkadaş olsun diye kayadan şekillendirir ve onu ormanın bekçisi yapar.

 

 

Ninurta, savaş tanrısı. Enlil, büyük tufanı yaratan tanrı. Yunan tanrıları, İlyada ve Odessa destanı nerden geliyor? Gılgamış, Shambat’ı ormana gönderiyor, Enkidu’yu ikna edip, vahşi yaşamdan şehir yaşamına çeksin diye. Öyle de oluyor. Destansı bir anlatımla Shambat, Enkidu’yu ikna edip Uruk’a getiriyor. Geldiğinde, Gılgamış ile uzun bir kavgaya giriyor, yeneni yok, dost-kardeş oluyorlar.

 

Enkidu rüyasında: Anu, Enlil’e, Enkidu ölmeli diyor. Gılgamış da rüyasında, Enkidu ile dostluğu görmüştü. Enkidu hastalanıp ölüyor. Gılgamış tarifsiz üzülüyor.

 

“Kuşdilindeki sözleriyle etti Gılgamış:

Bir anıtla onurlandıracağım ölü bedenini.”

 

35 tanrı ve işlevleri tanımlanıyor. Nerdeyse İlyada’da bu kadar isim var. Ea, su ve bilgelik tanrısı, insanların koruyucusu. Ennugi en ilginç olanı; ikincil tanrılar, yani iblisler, İblis ikinci tanrı yani denetleyici. İştar; aşk tanrıçası. Shamash, güneş ve adalet tanrısı.

 

Süleyman’ın kuşdili bildiği söylenir yeni efsanede de. Kaynağı ne acaba? Anunnaki; yeraltına gidenlerin yani ölülerin tanrısı, ölüleri yargılıyor, kaderlerini belirliyor. Shamash büyük tanrı. Baş infazcıyı, yani yeraltı tanrısını, Nergal diye adlandırıyor. 12. bölümde bunlar işleniyor. Gılgamış Nergal’i sorguluyor. Ölüler, ruh ve yeniden dirilme. Yeni dinlerin üzerine kurulduğu felsefe bu değil mi? Ölümden sonra yaşamı tartışıyor, Nergal ile Gılgamış. Enkidu’nun yeniden dirilmesi ve destana bitişte katılması var. Ölümden sonra dirilişten söz ediliyor. Dinlerden nerdeyse 3000 yıl öncesinden bahsediyoruz.

 

Genel kabulu tartışmalı gibi görünse de destanın geçtiği bölge, derleyicisi veya yazarı, isimler ve destanda geçen yer adlarına bakılınca bunun bir mitilojik Kürt destanı olduğu söylenebilir. Bu tartışma yeni baskıların önsözlerinde daha çok geçiyor. Genel kanı bu yönde yoğunlaşıyor.

 

Kaynaklar:

 

- Danny P. Jackson, Gılgamış Destanı.

- Faik Bulut, Kürt Dilinin Tarihçesi.

- Alexander Heidel, The Gilgamesh Epic and Old Testament Parallels.

- W. G. Lambert ve A. R. Millard, Atra-Hasis: The Babylonian Story of the Flood.

 

Not: Batıda sekiz çeviri, yorum var, bizde Kürt ve Ortadoğu dillerinde unutulması, unutturulması için her şey yapılmış. Türkçe de bir iki kitap dışındakiler, bu çevirilerden ibaret. Yazıt-tabletlerin büyük bir bölümü Londra, British Museum’da.

Post a Comment

Daha yeni Daha eski